Kraliçe
Semiramis'in efsanelere konu olan ve dünyanın yedi harikasından birini
oluşturan ünlü asma bahçeleriyle, Kral Menua'nın kızı Tariria için
bugünkü Kadembastı Mevkii'nde yapay teraslar halinde yaptırdığı ünlü
asma bahçeleri arasında ne gibi bir tarihsel ve sosyal ilişkinin
bulunduğunu, yazılı belgelerin eksikliği yüzünden şimdilik kesin olarak
bilemiyoruz. Çünkü bugüne değin Urartu kale, saray ve tapınaklarında
yapılan arkeolojik kazılarda, Urartu dini, mitolojisi ve sosyal konular
hakkında bilgi veren çivi yazılı belgeler henüz bulunamamıştır. Öte
yandan efsaneleşerek günümüze kadar halkın dilinden düşmeyen Kraliçe
Semiramis ile Kral Menua arasında herhangi duygusal ilişkinin olup
olmadığını bilemiyoruz.
O
dönemde amansız bir can düşmanı olan bu iki krallık arasında efsanelere
konu olarak böylesine duygusal bir ilişkinin varlığını günümüzde
anlamak ve yorumlamak oldukça güçtür. Belki de Urartu halkı kendi
krallarının kahramanlığını ve yapmış olduğu imar faaliyetlerinin
olağanüstü nitelikte olduğunu kuşaktan kuşağa aktarmak için haklı olarak
efsaneleştirmek istemiştir. Efsaneleştirmek isterken de, güneyde yer
alan Assur Devleti'nin dul kraliçe Semiramis'in dillere destan olan asma
bahçeleriyle Kral Menua'nın asma bahçelerini özdeşleştirmiştir. Ancak
bilinen bir gerçek varsa, o da Kral Menua'nın Kadembastı Mekii'ni
teraslar halinde düzenleyerek yapmış. olduğu asma bahçeleriyle burasını
gerçek anlamda bir cennete çevirmiş olduğudur. O dönemde dillere destan
olan böylesine olağanüstü bir güzellik karşısında halk, ister istemez
Kral Menua ile dul olan Assur kraliçesi arasında efsaneleşecek bir aşk
öyküsünü yaratmış olmalıdır.
Çünkü
halk üç tarafı fazla yüksek olmayan basık tepelerle çevrelenen ve
kuzeybatıda Van Gölü'nün cam göbeği gibi mas mavi sularına kadar
teraslar halinde diizenlenen Kadembastı Mevkii'ndeki asma bahçeleriyle
yaratılan bu eşsiz ve olağanüstü giizelliğin, ancak ölümsüz bir sevgiyle
mümkün olabileceğine inanmış olmalıdır. Urartu Krallığı'nın
yıkılmasından sonra da Kadembastı Mevkii'ndeki ünlü asma bahçeleri ve
ölümsüz aşk öyküsü , tüm Doğu Anadolu Bölgesi'nde kuşaktan kuşağa,dilden
dile anlatılmıştır.
Urartu
Krallığı'nın yıkılmasından yaklaşık 1100 yıl sonra Khrone'li Movses
kuşaktan kuşağa anlatılarak aktarılan bu aşk öyküsünü kaleme aldığında,
efsanenin konusunun ve kahramanlarının değiştiğine tanık olmaktayız.
Krallığın başkentliğini yapan bugünkü Van Kalesi kayalığının Urartu
kralı I. Sarduri (yakl. ol. M.Ö. 840-830) tarafından yaptırıldığını
kanıtlayan aynı içeriğe sahip altı adet çivi yazılı inşa yazıtı, anıtsal
Sardur Burcu (Madır Burcu) taşlarının üzerinde bulunmasına karşın.
kalenin inşaası Assur Kraliçesi Semiramis'e atfedilmiştir.
Ayrıca
teraslı bahçelerin ve sulama kanalının inşasının da yine aynı kraliçe
tarafından yaptırıldığı iddia edilmektedir. Oysa Urartu Kralı Menua asma
bahçesini kızı Tariria,sulama kanalını da kendi adına yaptırdığını
bırakmış olduğu toplam 14 adet çivi yazılı kitabeyle kanıtlamaktadır.
Kral Menua daha sonra meydana gelecek olayları sezerek bıraktığı çivi
yazılı kitabelerinin sonuna "Her kim bu kanalı tahrip ederse ve bir
başkasına bu kanalı ben yaptırdım diye iddia ederse, tanrılar tarafından
mahvedilsin, güneş ışığından yoksun edilsin" diye beddua etmektedir.
Kral Menua'nın gelecekten duymuş olduğu kuşkularında ne kadar haklı
olduğu kolayca anlaşılmaktadır. Menua'nın koydurtmuş olduğu bu kesin
kurala kendisinden sonra gelen tüm Urartu Kralları tarafından harfi
harfine uyulduğu görülmektedir. Çünkü kanal boyunca Menua'nın
yazıtlarından başka diğer Urartu Krallarına ait en küçük bir onarım
yazıtı yoktur. Efsanede değişmeyen ve bizim için önemli olan konuları şu
şekilde özetleyebiliriz.
Van
Gölü'nün doğu kıyısında yer alan ve Urartu Krallığı'nın başkentliğini
yapan bugünkü Van Kalesi "Acı (Tuzlu) Gölün kıyısında doğudan batıya
doğru uzanan kuzeyi alçak, güneyi ise dimdik sarp kayalıklarla göklere
yükselen tepe" şeklinde doğru bir şekilde anlatılmıştır. 10. yüzyıldan
itibaren bir çok İslam Coğrafyacısı gibi ünlü Türk Seyyahı Evliya Çelebi
de, Van Gölü suyunun acı ve tuzlu olduğunu yazmaktadır. Van Kalesi
kayalığının yaklaşık 50 km. güneyinde yer alan bugünkü Gürpınar
Ovası'ndaki arazinin yüzey şekilleri ve bu ovada bulunan kaynaklar
"kayalığın güneyinde ve dağın doğusunda göl kıyısına doğru alçalan ve
bir yara dönüşen geniş bir vadi uzanmaktadır; vadide dağlardan derelerle
gelen ve kaynaklardan zengin bir şekilde fışkıran içme suyu
bulunuyordu" cümleleriyle oldukça gerçekçi bir gözlemle betimlenmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder